- Schneider Electric, COVID-19 kriziyle birlikte iş dünyasının ana gündeminde yer alan ‘yeni normale hazırlık’ için 4 temel adımdan oluşan bir yol haritası yayınladı.
- Schneider Electric Grup Başkanı ve Global CEO’su Jean-Pascal Tricoire liderliğinde, şirketin 180 yılı aşkın deneyimi ve 100’ü aşkın ülkede dijitalleşme, enerji yönetimi ve otomasyon alanındaki başarılı çalışmaları doğrultusunda hazırlanan yol haritasında güven ve iş birliği gibi temel faktörlere de dikkat çekildi.
Enerji yönetimi ve otomasyonun dijital dönüşümünde dünya çapında uzman olan Schneider Electric, COVID-19 küresel salgınının ardından yeni normale ilişkin çözüm önerilerini içeren 4 temel adımı paylaştı.
Tüm dünyada endüstrilerin yaşadığı dönüşümü hızlandıran bu süreç, dijitalleşme alanında gelişimi zorunlu kılıyor. Kurumların bu dönüşüm için ihtiyaç duydukları çeviklik, esneklik ve verimliliği sağlamak ancak dijital çözümlerle mümkün. Pandemi döneminde dijitalleşme alanında öncü kurumlar operasyonlarını kesintisiz sürdürdü ve hem çalışanlarının hem de paydaşlarının güvenliğini koruma altına almayı başardı. Bu da dijitalleşmeye olan ilgiyi artırdı. Kriz döneminde bu konuda geride kalan kurumlar bugün bu alana yatırım yaparak arayı kapatmayı hedefliyorlar. Schneider Electric, bu sürecin doğru yönetilebilmesi için güven, iş birliği ve yeni nesil dijital teknolojilere olan ihtiyaca dikkat çekiyor.
Bu süreci değerlendiren Schneider Electric Grup Başkanı ve Global CEO’su Jean-Pascal Tricoire; “COVID-19 küresel salgını bir kez daha gösterdi ki bir kurumun kriz durumlarında esnek ve çevik olabilmesinin altın anahtarları güven ve iş birliğidir. Sağlık riskleri korku ve şüphe yaratırken, kriz sırasında başarılı olan ülkeler, toplumlar ve şirketler en yüksek güvenlik standartlarını sağlayanlar ve güven ağlarını yaratanlar olmuştur. Bu güvenin yanı sıra ülke ve bölge bazında yöneticilerin de kendi kararlarını almak üzere yetkilendirilmesi, süreci hızlandırmıştır. Bu sayede esneklik kazanarak, koşullara daha hızlı yanıt verdik ve daha hızlı performans gösterdik. Kriz süresince birbirimize güvenerek, süreçleri sadeleştirerek ve mikro yönetimden kaçınarak birçok ilişkimizi güçlendirdik. Bu dersleri almamız ve buna göre gelecekteki çalışma yöntemlerimizi geliştirmemiz gerektiği inancıyla da yeni normale dair önerilerimizi iş dünyasına sunmayı hedef edindik. Güven, dayanışma ve dijitalleşmenin hayati öneme sahip olduğu bu yeni dönemden böylece hep birlikte güçlenerek çıkabileceğimize inanıyoruz” dedi.
Şirketin 180 yılı aşkın köklü deneyimi ve COVID-19 sürecindeki başarısı kanıtlanmış çözümleri doğrultusunda hazırladığı yol haritası ise 4 temel adımı içeriyor:
1. Her şeyi ‘uzaktan’ yönetebilmek
Uzaktan bağlantı ve izleme teknolojileri daha fazla esneklik, daha güvenli çalışma şartları ve daha yüksek seviyede güvenlik sağlıyor. Operasyonların kesintisiz olarak devam etmesini, sosyal mesafe protokollerine uyulmasını mümkün kılıyor. Kriz sırasında birçok sektörde çalışanlar sahada görev yapamadı ve bu durum operasyonlarda gecikmelere neden oldu. Oysa zenginleştirilmiş gerçeklik ile operatörler makineleri uzaktan izleyebilir ve arızaları teşhis edebilir. Sanal gerçeklik ile operatörler sanal eğitim alabilir ve sahaları fiziksel olarak orada bulunmadan ziyaret edebilir. Böylece insan güvenliği riske edilmeden de operasyonlar sürdürülebilir.
Uzaktan yönetim teknolojileri, süreç geliştirmek ve çalışanları yetkilendirmek açısından da avantajlar sağlıyor. Simülasyon ve zenginleştirilmiş gerçeklik gibi teknolojiler sorunların daha hızlı çözülmesine olanak sunuyor. Bu teknolojiler operasyonları daha çok desteklerken, iş birliklerini güçlendirmeyi ve sahada çalışanların dünyanın çeşitli yerlerden uzmanlara bağlanarak deneyim ve uzmanlıklarından faydalanmalarını da mümkün kılıyor.
2. Esnekliği öncelikli kılmak
Toplum, ekonomi ve çevre kaynaklı krizleri aşmak için esnekliği artırmak şirketlerin temel önceliği olmalı. Kurumların bu anlamda üç faktöre odaklanmaları gerekiyor: Bağlanabilirlik, öngörülebilirlik ve önlenebilirlik. Bugün bağlantı, izleme olanağı sağlarken, operatörler yazılım ve analitikler aracılığıyla sorunları öngörebiliyor ve işaretlenen sorunları, kesinti gerçekleşmeden onarılmaları için servise yönlendirebiliyor.
Ancak bir tesisin sağlamlığı tesisteki en zayıf nokta kadardır. Her şirket şebekeye erişim, güç dağıtımı, bina yönetimi, IT yönetimi ve süreç yönetimi dahil bir değer zincirinin kombinasyonudur. Bu bağlantılardan herhangi birindeki kesinti, esnekliği azaltacaktır. Bu nedenle zincirin tamamında otomasyon ve analitikler uygulanmalıdır. Otomasyon ile sorunlar, insan müdahalesi olmadan yerel seviyede çözülebilir. Analitikler ile nerede servis gerektiğini belirlemek için tesisten veriler çekilebilir.
3. Verimliliği hızlandırmak
Verimlilik sanayi için her zaman kritik öneme sahip olmuştur. Ancak COVID-19 krizinin sonrasında endüstriler maliyetleri azaltmanın yollarını ararken, bu konu daha da önem kazandı. Dijitalleşme verimlilik demektir, verimlilik de entegrasyonun dört ekseniyle elde edilebilir.
Öncelikle enerji ve otomasyonun entegrasyonuyla verimliliğin iki temel bileşeninin elde edilmesi gerek. Bunlar; enerji ve süreç. Bu, maliyetleri azaltırken karbon emisyonlarını ve kaynak tüketimini azaltır.
İkincisi uç nokta ile bulutun dikey entegrasyonu, verilerin gerçek zamanlı olarak erişilebilir ve şeffaf olabilmesi için tesisteki her nokta üretim katından yukarıya doğru bağlanır.
Üçüncüsü yaşam döngüsü entegrasyonu, tasarım ve binadan işletme ve bakıma kadar sermaye maliyetinden işletme maliyetine geçişte tüm kesinti ve verimsizlikleri ortadan kaldırır. Bu, sorunsuz bir şekilde birlikte çalışma ve verilerin yaşam döngüsü bütünlüğünü sağlar.
Sonuncusu ise bir şirketi tesis tesis, saha saha yönetme şeklinden çıkıp enerji ve kaynak tüketimi ile ilgili büyük resmin görülebileceği Birleşik Operasyon Merkezi entegrasyonu. Böyle bir sistem, tüm firmaların tesislerini global ölçekte değerlendirmesini sağlayabileceği gibi eksiksiz bir kıyaslama ve optimizasyon fırsatını da beraberinde sunar.
4. Sürdürülebilirliğe odaklanmak
Nüfus artışı, artan şehirleşme ve yüksek nüfus yoğunluğunun sonucu olarak ortaya çıkan COVID-19 ve iklim değişimi, toplumu tehdit eden temel unsurlar. İnsanlar yaşanan bu süreçte sürdürülebilir bir dünyaya olan ihtiyacın daha fazla farkına varıyor. Global sıcaklık artışını 1,5°C ile sınırlamak için yapılan çalışmalarda ivmeyi artırmak gerekiyor.
Sürdürülebilirlik yolculuğu ise dijitalleşme ile başlar. Verimlilik optimizasyonu için her şeyin ölçülmesi gereklidir. Enerji ve kaynak kullanımı verilerini kullanarak şirketler verimlilik, elektriklendirme, döngüsellik ve karbondan arındırmaya odaklanmış, uygulayabilecekleri ve tekrarlayabilecekleri bir strateji geliştirebilir. Sürdürülebilirlik yolculuğu bitiş çizgisi olmayan bir maratondur. Her şirket faaliyetlerini yürütürken kesinlikle daha iyi ve daha sürdürülebilir olabilir.