Geçtiğimiz günlerde sosyal medya mecralarında bir soru ortaya atmıştım. Takipçilerden şu soruya cevap vermelerini rica etmiştim: Türkiye’de şirketi olmayan ve vergi ödemeyen Güneş Enerji Ekipmanları Üreticilerinin ürünlerinin Türkiye’ye girmesi yasaklansın mı?
Sosyal medya mecralarından gelecek cevapların, gerçeği birebir yansıtmadığını kabul edebilirim. Ama yine de genel cevaplar bize genel anlamda bir fikir verir.
Sonuçlara gelelim. Öncelikle şunu söyleyeyim. Cevaplar genel olarak beklediğim gibi çıktı. Soruya cevap verenlerin dörtte üçü benimle aynı fikirdeydi, yani o soruya “EVET” cevabı vermişti.
Diyeceksiniz ki bayram değil (Tabii aslında şu anda bayram ve hepinize mutlu bayramlar) seyran değil bu soru da nereden çıktı?
Bu hassas konuyla ilgili olarak iki yılı aşkın bir süre önce, 9 Mayıs 2015’te Enerji Günlüğü’nde “Şirket kurmayan yabancı panel satmasın” başlıklı bir yazımız yer aldı.
O yazıda zikrettiğim düşüncelerim hala aynı, hiç değişmedi. Okumak isteyenler şu linke tıklayabilirler: http://www.enerjigunlugu.net/icerik/13674/sirket-kurmayan-yabanci-panel-satmasin.html
Şimdi yeniden bugüne dönersek…
Son zamanlarda kendi sektörlerinde öncü kabul edilen yurt dışı merkezli iki firmanın, Türkiye’de şirket kurmamak için uzun süre direnmelerinin ardından ülkemizdeki faaliyetlerine son verildiğini biliyoruz. Ödeme sistemleri markası PayPal ile otel rezervasyonları markası booking com’dan söz ediyorum.
Peki ben bu yasakları solar sektörü için niye istiyorum?
Türkiye‘de şirket kurmayan ve “Resmi Türkiye Genel Distribütörü” bulunmayan yabancı şirketlerin ülkemiz ekonomisine iki yönden zararı var. Birincisi vergi kaybı. Bu konuyu biraz açalım isterseniz. Türkiye’de şirket kuran veya Türkiye Genel Distribütörü bulunan şirket devlete, gelirleri üzerinden gelir vergisi ödüyor. Çalıştırdığı elemanların sigorta ve vergileri de bu sayede ödeniyor. Ayrıca bunların ödediği dolaylı vergiler üzerinden de Hazine’ye gelir sağlanıyor.
Ancak gayri resmi satış elemanları vasıtasıyla Türkiye’de ürün ve hizmet satışı yapan kimi yabancı şirketler, bu tutumlarıyla ülkemizde sigorta primi ve vergi ödemekten kaçınmış oluyor. Bu da ülkemize mali açıdan zarar veriyorlar.
Ayrıca Türkiye’de şirketleri ya da resmi distribütörleri bulunmayan bu şirketlerin gayri resmi satış elemanları, kartvizitlerinde, tanıtım broşürlerinde Türkiye irtibat ofisi adresi yazmaktan da kaçınmıyorlar. Türk Ticaret Kanunu’na göre bu tutum, açıkça suçtur.
Öte yandan, Türkiye sınırları içinde imzalanmış bir sözleşme ve bu sözleşme kapsamındaki sipariş karşılığı ödeme doğrudan alıcı tarafından yurtdışına yapılmışsa, bu da Türk Ticaret Kanunu’na aykırı bir olaydır (“Panama Dosyası” olaylarını bir düşünün).
Yukarıda bahsettiğim bu iki şirket, Türkiye’de şirket kurmaya direnmişse ve sonradan iletişim adresleri kapatılmışsa Türkiye’de şirket kurmak veya resmi bir genel distribütörlük vermeye direnen güneş enerjisi ekipman ve hizmetleri tedarikçisi şirketin Türkiye’ye girişi neden yasaklanmıyor?
Gelelim ikinci zarara…
Türkiye’de şirket kurmadan, genel distribütör de tayin etmeden faaliyet göstermek isteyen şirketlerin ikinci zararı da tüketiciyi veya yatırımcıyı doğrudan ilgilendiriyor. Bu konumdaki şirketlerin ürünleri Türk Ticaret Kanunu ve tüketici hakları mevzuatı tarafından korunamaz. Çünkü Türkiye’de karşınızda bu konuda sorumluluğu üstlenecek yetkili bir şirket yoktur.
Avrupa’daki verilere bakıldığında, güneş enerjisi ekipmanlarıyla ilgili arızalar genellikle, sistemin kurulumundan 3-5 yıl sonra ortaya çıkıyor. (Bu arada EPC şirketlerinin verdiği garanti süresinin iki yıl olduğuna dikkatinizi çekerim). Dolayısıyla, satışı ve kurulumu yapılan ekipmanlarla ilgili gelecekte yaşanacak sorunlar konusunda yetkili Türk Mahkemeleri size yardımcı olamayacaktır. Böylesi durumlarda, size bu ürün ve/veya hizmeti satan firmanın bulunduğu ülkenin mahkemelerinde veya üçüncü ülke mahkemelerinde hak aramak zorunda kalacaksınız.
Böylesi bir sürecin güneş enerjisi yatırımcılarına getireceği ek maliyeti bir hesaplamaya çalışın bakalım ortaya ne çıkacak? Böylesi bir yargılama süreci boyunca santralinizin bir bölümü veya en kötü durumda bütün santral çalışamayabilir.
Size ekipman ve/veya kurulum hizmeti sunan markanın Türkiye’de bir şirketi veya resmi genel distribütörü bulunsa böylesi sorunlar daha kısa zamanda çözülebilir.
Bunun için bana göre Türkiye’de şirketi veya resmi genel distribütörü bulunmayan yabancı merkezli güneş enerjisi ekipman ve hizmet tedarikçilerinin ürün ve hizmetlerinin Türkiye’ye girişinin yasaklanması veya yüksek bir gümrük vergisine tabi tutulması şart.
Burada bir örneğe yer verip olayı daha da somutlaştırmaya çalışalım. Kısa bir zaman önce Almanya Federal Şebeke Ajansı (Bundesnetzagentur adlı bu yapının bizdeki karşılığı TEİAŞ, TEDAŞ, EPDK ve BTK yı bir kurum olarak düşünün) tarafından Uzakdoğulu iki güneş enerjisi ekipman tedarikçisi şirketin ürünlerinde sorun olduğu ortaya çıkarılmıştı. Bu iki üreticinin Türkiye’de şirketi ve resmi genel distribütörü yok. İleride bu markalı ürünlerde bir sorun yaşanması halinde Türkiye’deki yatırımcı yurt içinde muhatap bulamayacağı için hakkını başka ülkelerdeki mahkeme koridorlarında ya da dosyaları arasında aramak durumunda kalacaktır. Yani hem önüne uğraşacak bir ton iş çıkacak hem de bunlarla uğraşırken kuracağı ya da kurmak istediği sistem çalışmayacığı için finansal kayba uğrayacaktır.
Tüm bunları aktardıktan sonra karar tüketicinin/yatırımcının. Ama 3-5 yıl sonra “Hasan Bey yurt dışında tanıdığınız bir avukat var mıdır” diye bize gelmeyin lütfen! Kaynak